15 Ağustos 2011 Pazartesi

Yeniden Almanya


Münih
 Türkiye ağustos sıcaklarıyla kavrulurken ben iki kardeşimle serin serin Avrupa yollarındaydım. Almanya ağırlıklı bir programla iki hafta geçirdik. Gezdiğimiz yerleri de ayrıca yazacağım ama önce biraz genel bilgiler vereyim.

Programımız şöyleydi:
28-29-30 Temmuz Münih
31 Temmuz - 1 Ağustos Stuttgart
2-3 Ağustos Strasbourg
4 Ağustos Mulhouse
5 Ağustos Basel
6 Ağustos Passau
7-8 Ağustos Viyana

Haritaya yerleştirince güney Almanya'yı kapsayan ve kıyısından Fransa, İsviçre ve Avusturya'ya dokunan bir çembere benzeyen bu rota nasıl oluştu peki? Gidilecek onca güzel yer varken neden bu şehirler, Mulhouse da neyin nesi diye soran varsa; kabul, biraz yetersiz bir rota oldu, ama hem ulaşım hem de konaklama için olabildiğince ucuz alternatifler seçmemiz gerekiyordu. Orta halli bir babanın üç oğlunu birden gezmeye yollaması kolay iş değil. Bunun yanında göz önünde bulundurmamız gereken nokta bir kardeşimin Passau'da gençlik kampına katılacak olmasıydı, o yüzden bir gün Passau'ya uğradık ve onu orada bırakıp Viyana'ya geçtik. Bir diğer husus da uçak biletleri. Pegasus'un yaz kampanyasından faydalanarak yaklaşık 3 ay önceden gidiş dönüş biletlerimizi aldık. Her bir tek gidiş için 60 eurodan kişi başı 120, toplam 360 euroya Sabiha Gökçen'den Münih gidiş Viyana dönüş biletlerimizi aldık. 

Orada şehirler arası ulaşım için Alman demiryolları Deutsche Bahn'ın internet sitesinden erken davranarak ucuza biletler aldık. Sitede Sparpreis-Finder yani 'ucuz bilet bulucu' diye bir fonksiyon var ve bunu kullanarak çoğunlukla ICE yani hızlı trenlerden uygun biletler aldık. Ayrıca grup olduğumuz için daha da uyguna geldi. Mesela tek kişi için 19 euroya verdikleri bileti 3 kişi 39 euroya aldık (Münih-Stuttgart). Basel'den Passau'ya 3 kişi 69 euroya 2 aktarmalı gece yolculuğu bulunca çok pahalı olan İsviçre'de konaklamayıp geceyi yolda geçirdik. Ayrıca 5 kişiye kadar olan gruplar için DB'nin haftasonu biletleri ve günübirlik eyalet biletleri var. Biz eyalet biletlerinden faydalanabilmek için çoğunlukla aynı eyalet içinde şehirler seçtik. 3 kişi 29 euroya eyalet içi bütün lokal trenlere binebildiğiniz bu biletler bizim çok işimize yaradı. Örneğin Münih'ten Neuschwanstein Şatosu'nun olduğu Füssen'e ve Passau'ya; Stuttgart'tan Heidelberg ve Strasbourg'a bu biletlerle seyahat ettik. Hatta rota belirlemede bu biletler de etkili oldu. Stuttgart'ı kaşına gözüne bayıldığımdan değil, Heidelberg gibi güzel ama konaklaması pahalı bir şehre yakınlığından dolayı seçtim. Mulhouse da piyangodan çıktı, Basel'de oteller çok pahalı olduğundan ve Strasbourg'tan sonra bir gün boşluğumuz kaldığından Mulhouse'da bir gece kaldık, tek yaptığımız şey de otomobil müzesine gitmek oldu. Stuttgart'ta da sadece Mercedes-Benz Müzesine gittik diyebilirim, onun dışında bir gün Heidelberg'e gidip geldik.

Heidelberg
Havaalanı ulaşımlarıyla vakit kaybetmemek ve çantalarımızın kabin boydan büyük olması dolayısıyla Ryan Air ve Easy Jet'e bakmadım. Üç kişi olduğumuz ve yazın yoğunluktan taştığından Couchsurfing de yapmadım. Hosteller genelde kişi başı 18-20 euro fiyat çıkarıyordu, 3 kişi 60 euro'ya 4-6 kişilik odalarda kalmaktansa 50-60 euroya ekstra yataklı otel odalarında konakladık. Hem rahat ettik, hem de fiyat uygun oldu. Ancak tek kişi için yine en ucuz alternatif hosteller. Otel rezervasyonu için Booking.com'u kullandım, tavsiye ederim. Ama bulduğunuz otelin fiyatını diğer otel sitelerinden ve hostel sitelerinden karşılaştırarak rezervasyon yapın.  Biraz geç keşfettiğim agoda.com da gayet iyi fiyatlar veriyor. Bizim bir acente aracılığıyla Münih'te 80 euro'ya aldığımız oda (Münih'te bulabildiğimiz en ucuzu buydu, diğer şehirlerde 55'ten fazla vermedik), Hostelbookers.com'da kişi başı 22 eurodan 66 euroya veriliyordu. 

Rotayı tren saatlerine kadar bakarak hazırladığım için ulaşım konusunda bir sıkıntı çekmedik, ama eyalet biletleriyle bindiğimiz lokal trenler yavaş olduğu için yollarda uzun saatler harcadığımız oldu. Ancak bunun artısı aktarma yaptığımız Karlsruhe ve Mannheim gibi bazı şehirleri kısa da olsa görmemiz oldu. 

Strasbourg
Gezdiğimiz şehirler hakkında yazılar hazırlayıp fırsat buldukça buraya koyacağım, zaten artık almanya.com gibi çalışıyorum. Şöyle bir üstünden geçersek en çok beğendiğimiz yerler Münih, Füssen ve Heidelberg; gitmesek de olurdu dediğimiz Stuttgart ve Mulhouse; bizi şaşırtan yer de küçük bir kasaba sandığımız ama fıstık gibi bir şehir çıkan Passau oldu. Mulhouse (Müluz diye okunuyormuş, ama İngilizce söyleyince de anlıyorlar) benim sadece konaklama için seçtiğim ve Alsace bölgesinin şarap bağları ve şatolarını dolaşırken base'imiz olur dediğim bir şehirdi, ancak o şatolara çıkacak enerjimiz kalmamıştı ve yol üzerindeki Colmar'a bile uğramaktan vazgeçtik. O yüzden leylekler hariç Alsace'a dair hiçbir şey göremedik. Ama İz Tv'de Işıl Bayraktar'ın gidip klasik bir arabayla dolaştığı otomobil müzesine gittik. Gerçekten büyük ve geniş çapta bir klasik otomobil koleksiyonu, meraklıları için görülmesi gereken bir müze. Fiyatı biraz yüksek geldi ama kapısına kadar gidince geri dönmek de istemedik. Ama onun dışında ben çok beğendim. Yine aynı şehirde demiryolları ve elektrik müzeleri de var, eğer yolunuz düşerse onlara da gidilebilir.

Mulhouse Otomobil Müzesi
Münih de gitmeden önce klasik Alman şehridir diye küçümsediğim ama görünce beni dumura uğratan müthiş bir şehirdi. Basel'e ise tersine çok büyük beklentilerle gittim, ama beklediğim kadar çıkmadı. Yine de güzel ve dolu dolu bir şehir; ancak çok pahalı, ulaşımından marketine hatta McDonalds'ına kadar. Viyana'ya diyecek lafım yok, önceden görmüştüm aslında ama tekrar sevdim, hatta daha çok sevdim orayı. Hatta yaz boyu süren film festivalinde de güzel bir konser gösterimine denk geldik.

Viyana
Düzenli yaşayan ve disiplinli çalışan batı Avrupalıların en büyük eğlencesi bu festivaller. Çoğunlukla yaz aylarında küçük köylerden büyük şehirlere kadar her yerde irili ufaklı festivaller düzenlenir. Bazıları  rönesans ya da orta çağ gibi temalı, bazıları müzik festivalleri, bazıları peynir peşinden yuvarlanma gibi oyunlar, bazılarıysa sadece lunaparklardan oluşan festivaller. Biz bile bilmeden 4 farklı şehirde böyle eğlencelere denk geldik, önceden öğrenip festivallere göre bir rota bile çizilebilir.


Masraflardan bahsedersek, konaklama hariç günlük 40 euroyu geçmemeye çalıştık, bazı günler müze girişleri ve tren biletleri sebebiyle bunu aştık. Yemek işini genelde sokakta ve fast foodlarda hallettik. Hallettik diyorum, öyle restoranda oturup gerine gerine yediğimiz pek olmadı. Çoğunlukla marketlerden aldığımız ekmek, ton balığı ve marulla sandviç hazırlıyorduk (ipucu: tost ekmeği yerine baget ideal). Kahvaltı otelde fiyata dahil değilse de odada bir şeyler yiyorduk. Gün içinde nefis bisküviler atıştırıyor, bazen de tost ekmeğine Nutella sürüyorduk. Akşam ya sokakta sosisliler ve dönerler, ya da Burger'da ekonomik menüler yedik. Strasbourg'da odada mutfağımız vardı, nefis soslu spagettiler ve yanında da ucuz ama güzel Fransız şarapları çok güzel gitti, yemekten en çok zevk aldığımız zamanlar onlardı. Yakında da Türk bakkalı bulmuştuk, değmeyin keyfimize. Aç kalmadık, güzel de yedik hatta ama yemeğe fazla para da harcamadık.

Üç kişi için orada 900 euro civarı para harcadık, ek olarak da önceden ödediğimiz 240 euroluk 2 otel ve 100 euroluk tren biletleri vardı. Asıl masraf da 360 euro uçak biletleri, yani toplam 1600 euro tutmuş. Bir de vize masrafı var tabi. Orada çok ekonomi yaptık ama yine de böyle toplayınca çok görünüyor. Yine de 3 kişi için 2 haftalık bir Avrupa gezisi bundan çok da ucuz olmazdı. Interrail biletleriyle belki daha farklı bir rotayla daha verimli bir gezi yapılabilirdi ama o da bundan daha ucuza gelmezdi. Zaten biz neredeyse her gün tren kullandık, sınırsız interrail biletleri bizimkilerin toplamından pahalıya gelecekti.

Vize için de birkaç cümle söyleyeyim. Biz biraz riskli bir durumda başvuruyorduk aslında, üç kardeş, biri liseyi yeni bitirmiş (ben yeni mezun olduğumu söylemeyip öğrenci belgesiyle başvurdum), baba emekli. Yine de önceden Schengen vizelerim olunca pek zorlamadılar. Bir kardeşim de Gençtur vasıtasıyla gençlik kampına gidiyordu ve davetiyesi vardı, ondan vize ücreti bile almadılar (belki bu kamplar hakkında da bir yazı yazarım, ben de katıldım daha önce, iyi oluyor). Böylece grubumuzun işi kolaylaştı ve ertesi gün vizeyi postaya verdiler. Benim bu işlerden çıkardığım sonuç şu: öğrenci ya da çalışansanız, sizi ülkenize bağlayan resmi evraklarınız (tapu, araba vs.) varsa ve geri döneceğinizi ispatlayabiliyorsanız genelde vize veriyorlar. Para da önemli bir mesele, oradaki masraflarınızı karşılayacak kadar (mümkünse daha fazla) paranız hesabınızda olmalı. Ama kaçıp oralarda kalacağınıza dair şüpheleri olursa geri çevirebiliyorlar. Sonuçta bu konuda sütten çıkmış ak kaşık değiliz kabul etmek lazım, tabi ki adamların her Türk'e potansiyel kaçak ve suçlu muamelesi yapması hoş değil ama Alman polisinin eli de yabancıların -özellikle de Türkler'in- sınırdışı kararlarıyla dolu. Yine de vize işleri eskiye göre daha kolay. Bazı Avrupa ülkeleri aracı kurumlar vasıtasıyla başvuru alırken bazıları da telefonla randevu gibi sistemlerle daha rahat bir süreç yaşatmakta. Aile birleşimi ya da yerleşme gibi başvurular dışında terletici mülakatlar da azaldı. Ancak yine de bu iş sancılı. Bir sürü belge isteniyor ve bu belgeler de bedava değil, seyahat sigortalarına, istenirse tercüman ve notere de paralar bayılınıyor, üstüne de vize ücreti veriliyor. Yani daha gitmeden orada yiyeceğiniz paranın bir kısmı gidiyor, hiç hoş bir durum değil. O kadar belgeyi götürüyorsunuz ama adam gibi inceliyorlar mı ya da bir yerlerde saklıyorlar mı hiç belli değil. Neyse zorlukları var ama bence vize başvurusundan korkmaya gerek yok. 

Orta ve Kuzey Avrupa'da havanın her an kapalı ve yağmurlu olma ihtimali yüksek, hazırlıklı olun. Ben sadece sandalet ve bermudayla gittim ama bazen ayaklarım gerçekten üşüdü, kapalı ayakkabı bulundursanız iyi olur. Hırsızlık ve gasp her yerde olabilir ama yabancıların yoğunluklu olduğu yerlerde daha dikkatli olmak lazım. Almanya, Avusturya ve İsviçre'de biz kendimizi hep güvende hissettik ama Fransa pek öyle gelmedi. Zaten daha önce Fransa'da acı bir tecrübem vardı. Sürekli tedbirli olup davet çıkarmamak önemli. Çantalarınızı da gözünüzün önünden ayırmayın. 

Ben pahalı telefonlara hep karşı oldum ama bu sefer elimde kablosuz internete girebilen bir telefon olmasını istedim. Otellerde ve wifi bulduğumuz diğer yerlerde kardeşlerimin telefonlarından internete girdik. Hem gezi için planlamada hem de Türkiye ile haberleşmede çok faydalı oldu. Hatta telefona Skype yükleyip ücretsiz konuştuk. Bilgisayar taşımak bence hamallık, başına oturacak pek vaktiniz de olmayacak zaten, çıkın dolaşın daha iyi. Ama ufak tabletler ya da böyle interaktif telefonlar çok faydalı olabilir.

Her yerde birbirine benzeyen Çin malı hediyelik eşyalar satılıyor, sadece aynı bardağın üzerine farklı şehir adları yazıyorlar. Ben pek hediye alan birisi olmadığımdan müzelerden kalem ve başka küçük şeyler aldım. Müze dükkanları hep en iyi hediyelikçidir bence. Shot bardakları da güzel ve küçük hediyeler. Her gittiğim yerden kartpostal almaya çalışırım, bir de kartpostal boyunda el çizimleri buldum, onlardan aldım birkaç tane. Bir posterle birlikte çizim rulosu aldık, rulo boşa gitmesin diye birkaç şehirden daha poster aldık, küçüklerinden. Odalara asacağız. Bir de gittiğimiz şehirlerde kitapçılara baktım hep, genelde kapı önüne koydukları indirimli kitaplar arasında 5-10 euroya kalın kapaklı büyük seyahat, mimarlık ve sanat kitapları oluyor, özellikle Thalia mağazalarına bakın, pek çok ülkede bulunabiliyor. Meraklılarına pek çok yemek kitabı da var. 

Neuschwanstein Schloss
Bu geziye biraz kardeşlerimi gezdireyim, onlar da öğrensinler diye çıktım ama bütün planlamayı kendi tempoma göre yapınca yoruldular tabi, ara ara dinlenmek, 2-3 gün aynı yerde kalmak iyi oluyor. Ben de yoruldum aslında, hatta bir ayağım o kadar ağrıdı ki bazı akşamlar seke seke dönüyordum otele. Yine de güzel bir gezi oldu. Zamanla şehirler hakkındaki gözlemlerimi de yazacağım, fotoğraflar da o zaman gelecek. Şimdilik hoşçakalın.

3 yorum:

  1. ne güzel yazmışsın, üşenmedim okudum, teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Güzel anlatmışsın tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  3. turizmci olmama rağmen yazılarınızı merakla takip ediyorum tebrikler.
    www.tatildiyarim.com ailesi

    YanıtlaSil

 
Free Hit Counter