23 Mayıs 2010 Pazar

Stuttgart

Almanya'nın büyük endüstri şehirlerinden Stuttgart'a Almanya'dayken iki defa gittim ve ikisinde de yanımda mimarlık öğrencisi arkadaşlarım olduğu için mimari temalı geziler oldu. Bu nedenle bu yazı biraz mimarlara yönelik olabilir.


Stuttgart Almanya'nın güneydeki büyük eyaleti Baden-Württemberg'in başkenti, aynı zamanda Almanya'nın en zengin şehirlerinden. Otomotiv endüstrisinin bu şehirde başladığını söyleyebiliriz, 1800'lerin sonunda Benz ilk benzin motorlu otomobili burada üretti ve daha sonra Daimler adlı başka bir mühendisle birleşerek Mercedes firmasını kurdular. Porsche, Bosh ve Siemens de Stuttgart menşeili diğer büyük şirketler. Hal böyle olunca kalabalık bir Türk işçi nüfusu da gelmiş 50'lerde buraya. Hala Almanya'nın en çok Türk bulunduran şehirlerinden. Türkiye'den düşük fiyatlı uçuşlarla gelmek mümkün. Köln gibi buranın havaalanında da Türk fazlalığı gözünüze çarpıyor.

Stuttgart tipik bir Alman şehri; savaşta bombalanmış, tarihi binalar restore edilmiş, kent merkezi yayalaştırılmış, tramvay ve metro ağlarıyla sarılmış ve yemyeşil parklarla donatılmış. Turistik bir özelliği yok ancak yaşaması ve dolaşması zevkli bir şehir. Konaklama için ucuz alternatif yok gibi, çoğu Alman şehrindeki gibi burada da bir Jugendherberge var ve sanırım en ucuz hostel orası, 25 € civarında 4 kişilik odalar. Biz de orada kalmıştık, tavsiye ediyorum. Hem manzarası hem kahvaltısı çok güzeldi. 


Şehir merkezinin planı oldukça basit. Tam olmasa da yaklaşık bir kuzey-güney aksında ilerleyen Königstrasse, tren istasyonundan başlayarak şehri kateden ve yayalaştırılmış bir cadde. (Kopenhag ya da Bordeaux gibi Stuttgart da dünyanın en uzun yayalaştırılmış caddesine sahip olmakla övünüyor, ancak en uzunu sanırım Ontario Kanada'da.) Alışveriş ve yeme içme yerleriyle dolu bu caddenin etrafında yine yayalaştırılmış sokaklar ve aralarda küçük zevkli meydanlar var. Yeni ve eski sarayların olduğu Schlossplatz şehrin ve bu caddenin tam ortasında. Pazar meydanı Marktplatz da buraya çok yakın. Yani Stuttgart'taki hayatınızın çoğu muhtemelen buralarda geçecek. Gece hayatı içinse S-bahn hattının üzerinden ilerleyen ve Königstrasse'ye paralel Theodor Heuss str.'de sosyetik kulüplere takılabilirsiniz. 




Fotoğrafta görüldüğü gibi Stuttgart merkezi tepelerle çevrili bir düzlükte yer alıyor. Anlattığım hostel güneybatıdaki tepelerden birinde, fotoğraf da oradan çekildi. Bu tepelerden birinde de TV kulesi bulunuyor, yanlış hatırlamıyorsam tramvayla Ruhbank istasyonunda, açık havalarda manzara izlemeye gidilebilir. Ayrıca şehri çevreleyen bu tepelerde zenginlerin lüks villaları bulunuyor, bizim okullarda gördüğümüz bir modern mimariye, üstelik önlerinde her yerde göremeyeceğiniz lüks otomobillerle birlikte şahit olabilirsiniz. Bosh'un sahiplerinin malikanesi de bu muhitlerden birinde.




Schlossplatz çok güzel bir meydan, burada 18. yy yapısı Neues Schloss yani yeni saray ve tam karşısında savaşta yıkılmış bir binayı restore ederek yaptıkları bir alışveriş merkezi var. Altes Schloss yani eski saray da meydanın güney yakasında ve avlulu falan çok güzel iki binadan oluşuyor. Bir de bunlara monte eski kilise var. Burada yanlış hatırlamıyorsam devlet resim galerisi gibi bir müze var ancak girmek istemezseniz de binanın avlularını gezebiliyorsunuz, gişelerin olduğu fuaye kısmında güzel bir müze dükkanı da var. Neues Schloss'ta ne olduğunu hatırlamıyorum ama içine girilebilen bir yer değildi. Yukarıdaki fotoğraftan üstte olanda eski, altta olandaysa yeni saray görünüyor. Bu meydanda çok güzel havuzlar, çeşmeler ve heykeller var.




Sarayın arka tarafında çok güzel bir Schlossgarten yani saray bahçeleri var. Bu park tren istasyonunun yanına doğru nehir kıyısına kadar ilerliyor. Güzel havalarda halk bu parka çok güzel yayılıyor. Opera ve tiyatro binası Staatstheater, sanat merkezi Kunsthalle, eyalet parlementosu  ve bir de planetaryum bu park içinde yer alıyor. İlk gidişim kış, ikincisi yaz mevsiminde olduğu için fotoğraflarda farklılıklar var. Alttaki 2 fotoğraf aynı havuzu farklı zamanlarda gösteriyor.




Şehrin güneybatısına doğru, S-bahn hattı üzerinde ve Theodor Heuss caddesinin devamında Feuersee denen bir yer var ki akşamları çok güzel bir görüntü sunuyor. Şehrin içerisinde ufacık bir gölet (adından yangın söndürmek için kullanıldığı anlaşılıyor) ve bir yarımada üzerinde gotik katedral. Işıklandırılmış kilisenin göldeki aksi çok güzel görünüyor. İyi bir makineyle güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Benim elimden şu kadarı geldi:




Tren istasyonunun karşısında büyük bir turist info merkezi var, uğramadan geçmeyin. Buradan ucuza şehir rehberleri ve bedava harita alabilirsiniz. Mimarlar veya meraklılar için Architektur-Guide almalarını öneririm, 1,5 € gibi bir fiyatı vardı, hepsini gezmeseniz bile kütüphanenizde durması bile faydalı, Stuttgart özellikle modern mimarlık açısından çok değerli. Info'dan çok güzel kartpostallar ve postalamak için pul da alabilirsiniz.


Stuttgart Neckar nehri kıyısında, fakat nehir şehrin pek ortasından geçmiyor, merkezin kuzey-batısında. Yeni ve biraz zengin yerleşim Bad Cannstatt biraz daha faydalanıyor nehirden. Zaten arada nehre sırtını dönmüş tren istasyonu olunca merkezin nehirle pek alakası kalmıyor. Nehirde göreceğiniz lüks yatlar da Stuttgart'ın zenginliğini bir kez daha gösterecek. Bad Cannstatt'ta outletler de bulabileceğiniz alışveriş merkezleri var. Buranın güneyinde yine nehir kıyısında Untertürkheim semti yer alıyor. Bu semte yakınlık duyabilirsiniz ama adını Türklerden almıyor, zaten Türk mahallesi falan da değil. Tam bilmiyorum ama isim çok eski, Osmanlı'nın Avrupa'da güçlendiği zamanlarda verilmiş olabilir. Buranın özelliği Mercedes'e ev sahipliği yapıyor olması; yönetim, fabrika, showroom ve müze burada. 2006 Dünya Kupası için yapılan Mercedes Benz Arena stadı da bu bölgede. 


Mercedes Benz müzesiyle Stuttgart'ın müzelerine başlayalım; biz zamanımızın çoğunu müzelerde geçirdik ve hepsinden ayrı ayrı zevk aldık. Mercedes Benz müzesi çok güzel bir binada ve akıllı bir dolaşım sistemiyle hizmet veriyor. Uydudan bakıldığında köşeleri yuvarlatılmış bir üçgen olarak görünen binanın içinde üç silindir kütle ve ortalarında bir avlu bulunuyor. Bu avluda biletinizi alıp asansörle en üst yani yedinci kata çıkıyor ve müzeyi gezerek aşağıya iniyorsunuz. Müzenin giriş ücretleri değişken, biz pek çözemedik. Bazı özel günlerde bedava, bazı günlerse extra indirimli. Sanırım bilet fiyatları 4-8 € arasında değişiyor. Biz ise nedenini anlamadık ama bedava girdik. Gişenin önünde fiyatlara bakarken görevli bizi çağırdı ve 2 bedava bilet verdi. Herhalde Mercedes'in ziyaretçilerden gelecek paraya ihtiyacı yok diye düşündük. Siz internetten kontrol edip bedava olan günlere denk getirebilirsiniz girişinizi. Ayrıca girişte ücretsiz dağıtılan sesli rehberlerden (audio guide) almayı unutmayın. Biz paralı sanıp almadık ama çıkışta gördük ki rehberin boyun askısı ziyaretçilerde kalıyormuş, çok pişman olduk. 




Neyse müzenin mimarisinden çok bahsettim ama içeriği de oldukça dolgun. En üst katta ilk otomobil üretiminden (hata daha öncesinden) başlayarak aşağıya kadar kronolojik bir tarih anlatımı eşliğinde ilerliyorsunuz. Her dönemde yapılmış her otomobilin de istisnasız örneği var. Mercedes ve genel otomobil tarihinin yanında bunlara paralel şekilde dünya tarihinin önemli olayları da anlatılıyor. Benim en beğendiğim kısımsa papa veya Amerika başkanı gibi önemli kişilere özel üretilen ve bazı ünlülerin kullandığı Mercedes'lerin sergilendiği yer oldu. En alt katta da en son model otomobille müzeyi bitiriyorsunuz. Bodrum katta ufak sinevizyon salonu ve süper bir müze dükkanı bulunuyor. Burada bir Formula 1 aracı da fotoğraf çektirmek isteyen ziyaretçilere açılmış durumda.




Bir diğer otomobil müzesi de Porsche Müzesi. Burası çok daha küçük bir müze, ancak burada da Porsche'nin tüm modellerini ve gelişimini görmek mümkün. Daha yeni ve mimarisi yine çok güzel bir binada. 
Dediğim gibi küçük bir müze, Porsche'lere ilgi duymuyorsanız gitmenize gerek yok. Need for Speed Porsche oyunundaki eski model arabaların gerçeklerini görmek benim hoşuma gitmişti. Müzenin üst katında hayatımda gördüğüm en pahalı restoran var. Tabi ki girmedim, kapıdaki menüde fiyatlar yazıyor. Ama giriş kattaki kafe de güzel ve fiyatları daha mantıklı. Ayrıca müze dükkanı burada da çok güzeldi.


Merkezdeki meydandan Schlossgarten'a çıktığınızda tam karşıda görünen silindirin olduğu bina da Staatsgalerie, yani devlet resim heykel galerisi. Binası çok ilginç, Stirling'in 70'lerde yaptığı bu bina postmodern mimarlığın sembollerinden biri. Biz daha çok binayla ilgilenerek gezdik ama müzenin koleksiyonu gayet iyiydi. Resimle ilgilenenlere tavsiye ederim. 




Mimarlara önereceğim bir diğer yer Weissenhofsiedlung. Merkeze biraz uzak olmakla beraber şehir dışında değil. Kisselberg otobüsleriyle gidiliyor. Siedlung'un konut bölgesi gibi bir anlamı var ama kendiliğinden oluşmuş değil de bir planlanmış, tasarlanmış bir mahalle gibi. Bu mahalle de 1920'lerde ünlü mimar Mies van der Rohe'nin planlamasıyla oluşmuş ve pek çok önemli Avrupalı mimarın konut yapıları bulunan bir alan. Müze olmamasına rağmen tüm alan bir modern mimarlık müzesi gibi. Le Corbusier, Walter Gropius, Bruno Taut, Peter Bahrens, J.P. Oud ve Hans Poelzig gibi mimarların yapıları var. Merkezde ise Mies'in yaptığı yüksek blok var fakat onun pek özelliği yok. Tam köşedeki Le Corbusier'in evi ise müzeye dönüştürülmüş. İki konutluk bu binanın bir yarısı evin orijinal kullanımını anlatıyor, diğer yarısı ise mahallenin oluşumu, tarihi ve mimarların tanıtımına ayrılmış. Le Corbusier'in daha çok bilinen Paris'teki Villa Savoy'un özelliklerini taşıyan bu ev onun tarzını ve mantığını anlamak için önemli. Diğer konutlarda yaşayanlar olduğu için gezilmiyor fakat insanlar bu önemin farkında olduğu için fotoğraf çekebiliyorsunuz. Zaten yaşayanların çoğu mimar. İlk fotoğrafta binalar ve mimarları, ikinci de Le Corbusier'in, üçüncüde Oud'un evleri görünüyor.




Kent rehberlerinde şehir dışında bazı şatolar, kaleler ve bahçeler görünüyor; bizim pek vaktimiz olmadığı için dolaşmaya gidemedik ama sizin varsa hava da güzelse gidin. Trenlerle gitme olanağı var. Stuttgart'ın içi de çok yeşil. Etraftaki tepeleri aşınca ormanlar başlıyor. 


Ben fazla gezemediğim için çok yer anlatamadım ama yine de uzun bir yazı oldu, sonlara doğru da sadece mimarlara yönelik oldu, farkındayım. Umarım Stuttgart'a gideceklerin işine yarayacak bir yazı olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Free Hit Counter