24 Mayıs 2010 Pazartesi

Paris


Bir seyahat sitesi oluşturmaya çalışıp Paris'i yazmamak olmaz değil mi?


Türkiye'den pek çok kişinin turlarla yurt dışına ilk çıktığı şehir Paris olmuştur, muhtemelen de pek çok kişinin favori şehridir. Ben ilk 2006'da, bir gençlik kampına katıldıktan sonra gittim Paris'e. Tabi o zamanlar bende ne seyahat tutkusu vardı, ne de bilgi. Üniversitede hazırlık yılını yeni bitirmiş, daha mimarlığa başlamamıştım. O gezinin dönüşünde bir sözlük sitesine gezdiğim birkaç şehirle ilgili yazılar yazdım ve onların üzerine insanlar bana mesaj atarak tavsiyeler sormaya başladılar. Böylece başladım diyebilirim seyahat konusundaki tecrübelerimi paylaşmaya. Şimdi okuyunca kötü geliyor ama başlangıç için iyi sayılır. Ne seyahat blogu bilirdim, ne de interneti böyle şeyleri araştırma amacıyla kullanırdım. Geçen yaz interrail sırasında tekrar uğrama fırsatı buldum Paris'e. Buraya o 4 yıl önceki yazıyı aktarıyorum. Sonrasındaysa bazı eklemelerim ve düzeltmelerim olacak.

___  ____  ___
paris

her seyiyle mukemmel bir kent kesinlikle degil. metro sebekesi oldukca iyi ama metrolar eski ve bakımsız, çiş kokuyor. ayrıca sehrin cogu yeri de çiş kokuyor. hepsi degil ama cogu park ve bahce çiş kokuyor. fransızların pisliginden bahsederlerdi, gormus olduk; ama paris artık fransızların egemenliginden cıkmıs; hatta arap ve uzakdogulu gormekten bu sehirde fransız yok mu diye dusunmeye baslamıstım. geceleri champ élysees*de zengin -kıro- araplar dolasıyor. cok da pahalı bir sehir.

tamam cok kotuledim; insanları bosaltıp sehri gezerseniz cok guzel. tarihi mirası cok zengin, korumayı ve kazanca cevirmeyi de bilmişler, binalar cok guzel. yeni ile eskiyi kaynastırmayı da becermişler, pompidou center -misal- uyumsuz gibi gorunse de yarattıgı sehir mekanı ve cesur deneyselligi ile hayran olunası bir bina. paris fransanın sansıdır diye dusunuyorum, boyle bi baskentle diger avrupa ulkelerine fark atıyorlar bence. gidilip gorulesi bi şehir, her tarafında bir guzellik bulmak mumkun.

eiffel kulesi de kendi basına pek de guzel bir eser olmasa da pariste muhtesem bir sinerji yaratıyor. bu kadar etkili bir simge baska bir yerde var mı bilmiyorum. genel kanının tersine eiffel her yerden gorulebilen bir kule degil. illa yuksek bi yere cıkacaksanız karsısındaki montparnasse'a cıkın, hem eiffeli de gorursunuz; ama eiffelin ikinci katındaki manzara daha guzeldi (yukseklik her zaman guzel manzara saglamıyor, (bkz: atakule)). ucuncu katına cıkmaya cesaret edememiştim.

louvre muzesi de butun gununu harcayıp yorgunluktan öldürüyor insanı, sanat delisi degilseniz sadece unlu eserleri inceleyin, katalogda ilginizi ceken bişe olursa onları gorun yeter, zaten onlara giderken her seyin onunden gecmiş oluyorsunuz. anadoluyla alakalı bir bolum de var baksanız iyi olur. 

montmarte mahallesine gidin. oraya parisin balkonları diyorlar. filmlerde gorulen paris orası. ben bulamadım ama amelie'nin cekildigi cafeyi gorebilirsiniz belki. meshur moulin rouge de orada. tepede de sacre coeur katedrali var o da guzel bir eser. montmarte'da ucuza alısveriş yapabilirsiniz. 30-35 euroya adidas puma ayakkabılar vardı, bi dolasın.

turist informasyon burosunda verilen kitapcıkta parisin nispeten biraz daha gizli kalmıs koseleri de anlatılıyor, onlara da vaktiniz varsa gidin derim. bir mezarlıktan bahsediyordu park olarak duzenlemesi gayet guzel yapılmıs, ama gidemedik. bazı unlu sahsiyetlerin de mezarları oradaymıs. 

disneylande de gidemedim içimde uktedir. yalnız biraz pahalı ve sehirden uzakta. bir gununuzu ve butcenizin kucuk bir kısmını ona ayırmak suretiyle gidebilirsiniz, cok eglenceli oldugunu soyluyorlar. giris ucreti 40 euro civarındaydı yanlıs hatırlamıyorsam.

interrailciler için ufak bir paris rehberi gibi oldu. gidecekseniz en az 3 gun ayırın derim. artı 1 gun de disneyland tabiki:) 
___  ____  ___


Artık aklımda nasıl bir imaj kaldıysa kötü başlamışım yazıya. Şu an da fikirlerimin pek değiştiğini söyleyemem. Biraz pislik var. Metrolarda istasyonlar rutubetten, trenler de kalabalıktan pis kokuyor. Hele yoğun saatlerde 4. hatta binmeyegörün. 

Eyfel kulesine (eyfel şeklinde yazabilirim herhalde dimi, hatta bundan sonra şanzelize de yazacağım) ikinci kata kadar merdivenle çıkılabiliyor, 3 € gibi bir fiyatı var. Asansörle 3. kata kadar çıkış da 12 € civarıydı yanlış hatırlamıyorsam. Biz ilk seferde para vermek istemediğimizden, ikincisindeyse asansörün hayvan gibi sırası olduğu için merdivenle çıkmıştık, kendinize eziyet etmeyin, erken gidip asansörle çıkın. Ben kız arkadaşımı sürükledim peşimden de sonra çok üzüldüm. Sabah saatlerinde bile sıra oluşmaya başlıyor. Ayrıca ikinci katta da asansörle tepeye çıkış sırası oluyor.

Montparnasse kulesi çok yüksek ama manzara o kadar güzel değil demişim, gece fotoğraflarını gördükten sonra fikrimi değiştirdim. Gidecekseniz günbatımında falan gidip şehrin ışıklarını tepeden seyredin. (Kaynak:virtualtripping.org)


Louvre Müzesine tekrar gitmedim, o zamanlar pek ilgim ve bilgim de olmadığı için sadece bakıp geçmiştim. Güzel birkaç tablo da hatırlıyorum ama sadece ünlü eserlere bakın, onlara giderken her şeyin önünden geçiyorsunuz gibi sığ bir yorum yaptığıma da utanıyorum şimdi. Ama orası bir günde gezilecek bir müze değil. Uzun süre kalacaklar ziyaretleri birkaç güne bölüp belli galerileri gezebilirler. Bir gününüz varsa da katalogdan ilgi duyduğunuz ve görmek istediğiniz galerileri seçerek onları gezin. Aksi halde yorulup gezdiklerinizden de bir şey anlamayacaksınız. Bu arada Avrupa Birliği vatandaşlarına Louvre Müzesi bedava olmuş galiba, başka bir ülkede Erasmus'ta olan arkadaşlarımdan bazıları oturma izinleriyle bedava girebilmiş, ama garanti değil. Ben gittiğimde güzel sanatlar ve mimarlık öğrencilerine bedavaydı, ama Türkler sayılmıyordu.



D'Orsay da Louvre kadar değerli bir müze.


Notre Dame katedrali herhalde dünyanın en turistik katedralidir, önünden uzun bir sıra eksik olmuyor. İçerisi de sürekli kalabalık. Ayinlere denk gelebilirsiniz. Giriş ücretsiz. Büyüklüğü ve tarihi önemi dışında herhangi bir gotik katedralden fazlası olduğunu düşünmüyorum, bence girilmese de olur.


Montmarte'da ucuz ayakkabı dediğim dükkanlar Moulin Rouge'un olduğu aşağı kısımlardaydı. O cadde -sanırım Rue Pigalle- pek tekin bir yer değil. Akşamları kadınlar sizi revü showlarına çekmek için girişken davranabiliyorlar. Moulin Rouge da öyle girip gezebileceğiniz turistik bir yer değil, geceleri para verip showlara girebiliyorsunuz. Yukarıda Sacre Cour kilisesinin arka taraflarında sokak ressamlarının ve satıcıların olduğu yerler çok daha güzel ve asıl Montmarte denilen yerler oralar. Kilisenin önünde kolye satmaya çalışan hiphopçı zenciler de biraz yılışık ama korkmayın bırakıyorlar peşinizi. 



Turist infolarda verilen kitapçık da mevsime göre güncelleniyor; festival, konser, gösteri gibi aktiviteleri onlardan öğrenebilirsiniz. Harita da bedava, mutlaka uğrayın.

Bazı ünlü şahsiyetlerin mezarları olan yer Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'nın da yattığı Pere Lachaise mezarlığı. Diğer ünlü şahsiyetlerden bazıları da Chopin, La Fontaine, Balzac, Proust, Edith Piaf, Oscar Wilde ve Jim Morrison. Ben gitmedim ama gidilebilir. Kuzeydoğudaki 11. ve 20. bölgelerin sınırında. 3. metro hattı üzerinde Pere Lachaise durağı var.

Daha önce gezdiğimde pek dikkatimi çekmemiş ama Saint Germain semti Montmarte'tan bile daha Paris bence. Gündüz ufak butikleri, ilginç dükkanları, fırınları ve kafeleriyle, gece ise sokaklara taşan müziğiyle çok güzel bir ortam oluyor. Nezih yerlerden söz ediyorum ama, gece kulüplerinin falan olduğu yerler de var. Yakınındaki Sorbonne semti de güzel. O bölgede Luxembourg parkı çok beğendiğimiz ve oturup dinlendiğimiz bir yerdi. İçerisinde ne olduğunu bilmediğim Luxembourg sarayının bahçesi sayılır burası ama çok büyük bir park. Gölette yelkenli gemiler yüzdüren çocuklara çok özenmiştim. Burası halkın çok güzel vakit geçirdiği bir yer, çok fazla turist de olduğu için garipsenmiyorsunuz. Ayrıca parkta su doldurabileceğiniz çeşmeler var.


Sorbonne tarafındaki McDonalds şehir merkezindekilerden daha ucuzdu. Üniversite semti olmasından dolayı olabilir, ama muhtemelen böyle merkez dışındakiler ucuzdur.

Pompidou güzel bir sanat merkezi, aynı anda pek çok sergi bulunabiliyor. Ayrıca ilginç de bir bina. Dışındaki meydansı alan da çok eğlenceli. Satıcılar, müzisyenler, akrobatlar tam bir şamata. Yan taraftaki havuzda da garip heykeller vardı, kimin olduğunu hatırlamıyorum ama çok sevimliler.



Seine üzerindeki bir iki köprü sadece yayalara açıktı ve yaz akşamlarında gençler oturup eğleniyorlardı. Gündüz de Notre Dame'a çıkan köprü üzerinde patenciler gösteri yapıyorlar. Nehir kıyısında Paris'in plajları denilen dar kumsallar var, ama tek amacı piyasa. Geceleri sokak müzisyenleri eğlenceli olabilir. Geceleri Eyfel'in önündeki park şarabını kapıp gelen gençlerle doluyor. Bu arada her saat başı Eyfel'de 5 dakikalık ışık oyunları var.

Bana konaklama çok soruldu ama şansıma hep kuzenlerde kaldım, önerebileceğim bir yer yok. Ünlü bir Friends Hostel duymuştum ama bilmiyorum. Paris çok yoğun turist çeken bir şehir olduğu için her sezon oteller ve hosteller kalabalık oluyor, erken rezervasyonda fayda var. Agoda.com ve booking.com otel rezervasyonu için önereceğim siteler. Voyager dergisinin bir sayısında şehir merkezinde uygun konaklama için 100 €'ya çift kişilik oda kahvaltı alabileceğiniz Hotel Jeanne d'Arc'ı önermişler. Bütçenize göre uygun gelebilir. Ama zaten Paris'te hosteller de pahalı, 20€'ya ancak kalabalık dorm odalarda kalabilirsiniz. Couchsurfing bulmak da yoğun zamanlarda çok zor, erken davranın.

Marketlerde ucuz ama çok güzel şaraplar satılıyor, şaraptan anlayan ya da özel şaraplar içmek isteyen biri değilseniz elinize geleni alabilirsiniz. 

Şanzelizenin devamındaki La Defense bölgesi, Paris'in 1950'lerde oluşmaya başlamış yeni iş merkezi. Turistler için bir atraksiyon yok aslında, ama özellikle mimarlara öneririm. Kentsel tasarım açısından değişik ve başarılı bir yer, ayrıca Avrupa'da böyle Amerika havasını hissetmek de ilginç. Gökdelenlerin ve ofis binalarının arasında güzel bir yaya bölgesi var, o kadar iş merkezinin arasında hiç araç yok. Bölgeye yaklaşırken bütün trafik yerin altına alınıyor, otoparklar da bu tünellere bağlantılı. Şanzelize'yi sonlandıran ve La Defense'in de ortasında yer alan Grand Arc'ın da tepesine çıkılıyor fakat teras pek iyi olmadığı için manzara güzel görünmüyor. Grand Arc binasıyla ilgili ilginç bir anektot var, bunun olduğu yer uzun yıllar boş kalmış ve orada La Defense'in sembolü olacak bir binanın tasarımını aramışlar. Yapılan yarışmalarda yapılmaya değer bir proje çıkmamış. Sonunda 1982'de Danimarkalı Otto von Spreckelsen diye bir mimarın projesini seçmişler. Mimarın Danimarka'da 2 kilise dışında bilinen yapısı yokmuş ama bu bina yapılmadan önce bizim ODTÜ Mimarlık'ta hocaymış. Şimdi bizim hocalar da ondan övündükleri için mi bilmem, bu binayı çok çizdirirler öğrencilere. 


Yine araştıran mimarlar, Paris'te görecek pek çok bina bulabilirler. Le Corbusier'in müzeye çevrilmiş bir evi var ama hangisi bilmiyorum.

Hürriyet Seyahat'in 29 Mart 2010 sayısında (seyahat bursu sonuçlarının açıklandığı sayı) Paris'in sıradışı dükkanları isimli bir yazı vardı. Elvis'le alakalı ürünler satan dükkan, meşhur bir çikolatacı, garip icatlar dükkanı ve doldurulmuş hayvanlar satan bir galeri gibi örneklerin adresleri vardı, ulaşamayanlara web sitelerini verebilirim. 


Pastanelerde ilginç tatlılar, kurabiyeler var, denemeye değer.

Turist info'daki kitapçıkta buna benzer gizli saklı noktalar tanıtılıyor, inceleyin derim. Paris çevresinde günübirlik gezi önerileri de olabilir.

Her taraftaki Hintli Bangladeşli satıcılar sinir bozabiliyor. Bazıları birkaç kelime Türkçe konuşabiliyor.

Paris aşırı turistik bir yer olduğu için her yer çok kalabalık. İmkanınız varsa az yoğun zamanlarda gitmeyi tercih edin.

Olumsuzlukları olabilir, biz de gezerken aa ne kadar güzel diyerek gezmedik, ama şimdi dönüp bakınca çok güzel bir yer diyebiliyoruz. Filmlerde özellikle çok güzel görünüyor. Ama filmlerde aşık olup da gidince bu muymuş demeyin. Her şeye rağmen çok güzel ve mutlaka görülmesi gereken bir kent Paris. 

3 yorum:

  1. açık ara paris ile ilgili okuduğum en iyi gezi yazısı. :)

    YanıtlaSil
  2. Canım Paris, resimler karşıma çıktıkça daha çok özlüyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Çok iyi bir yazı .2 kez 3-4 günlüğüne gittim bu ay ortasında 3.kez gideceğim bu sefer 7 tam gün dolaşacağım görmediğim yerlere ya da beğendiğim yerlere daha çok yer ayıracağım.

    YanıtlaSil

 
Free Hit Counter