22 Mart 2010 Pazartesi

Londra

Londra hakkında paylaşabileceğim bazı pratik bilgiler


Londra'ya Türkiye'den ulaşım için easyjet en uygun seçenek. İstanbul Sabiha Gökçen'den Luton ve Gatwick'e her gün seferler var. En ucuz tek yön fiyatlar 30€ civarında. Ancak sadece el bagajı taşıyabiliyorsunuz, bunun için boyutlara uyduğunuz takdirde ağırlık sınırı yok. Uçağa vereceğiniz bagajlar içinse 11€ gibi bir ücret ödüyorsunuz,gidiş dönüş için 22€ eklenmiş oluyor. Bunu mümkünse internetten bilet ücretinize ekleyin, havaalanında daha pahalı oluyor. Luton ve Gatwick havaalanlarından merkeze ulaşım için hızlı trenlere para vermeyin, hat üzerinde işleyen normal trenler var. Gatwick şehre daha yakın ve ulaşım daha rahat ve ucuz, uygunsa burayı tercih edin.

Vize süreci biraz sıkıntılı olabiliyor. Öğrenciyseniz ailenizin gelir belgeleri,  tapular, kredi kartı ekstreleri, banka hesap dökümleriniz, nüfus kayıt örneği, öğrenci belgesi, hatta sabıka kaydı gibi belgeler isteniyor. Vize ücreti 170 TL, genelde 6 aylık multiple girişli vize veriyorlar. Son 5 yıl içinde İngiltere veya Schengen ülkelerine girişiniz varsa fast track uygulamasına dahil oluyorsunuz ve vizeniz 3 günde çıkıyor, yoksa 10 gün. Bu arada biz gittiğimiz tarihlerde 2-3 okulun tanıtım günlerini bulduk ve onlara rezervasyon yaptırarak konfirmasyonlarını belgelere ekledik. Bununla ayrıca okuldan pasaport harç muafiyeti de almış olduk. Belli bir amaçla gittiğimiz için girişte kolaylık sağladı. Sonra da bunlardan sadece birine aramızdan 2 kişi gitti:) Biz vize sürecinde rahat olmak için Ankara'daki bir acentayla anlaştık, burada firma adı vermeyelim ama 4 kişi olduğumuz için indirim yaptırabildik. Bu sayede tercüme işine ayrıca para vermedik, başvuru formunu doldurup niyet mektubumuzu yazdılar, belgeleri düzenleyip eksik olup olmadığını kontrol ettiler (Elif Hanım'a teşekkürler). Yine de tercüme hariç bunlar kendi yapabileceğiniz işler, gitmek zorunda değilsiniz.

Biz merkeze yürüme mesafesinde en ucuz gecelik 12£ gibi fiyatlara 8-12 kişilik odalarda yer bulduk, kaldığımız yer Borough istasyonunun yanında Dover Castle Hostel'di. Pek kaliteli değil ama bizim aradığımız ucuzluk olduğu için idare ettik. Bu bölgede St. Christopher's gibi başka hosteller de var. 10 dk. yürüyerek London Bridge'e ulaşabiliyorsunuz. Civarda Tesco, Sainsburry gibi marketler ve publar var. Belli günler Borough Market (pazar) kuruluyor. Bir diğer ucuz konaklama mekanı da Camden Town. Burası Londra'nın alternatif gençliğinin takıldığı yer ve yeme içme eğlenme işini çok uygun fiyatlara yapabilirsiniz. Fakat şehrin turistik merkezine gitmeniz için ulaşım araçları kullanmanız gerekecek. 

Ulaşım için kalacağınız gün sayısına ve gezmek istediğiniz yerlere göre bir planlama yapın. Metro ve otobüslere tek binişlik biletler çok pahalı. 5.60£a günlük travel card alarak gece 4'e kadar otobüs ve metroları kullanabilirsiniz. 3-4 gün kalıyorsanız Oyster Card mantıklı bir seçenek. Sanırım fiyatı 22£. Sistemini pek bilmiyorum ama galiba akbil gibi bittikçe kredi dolduruyorsunuz.. Biz bu karttan almadık ama bir hafta içinde 4 defa günlük bilet alınca yine aynı fiyata geldi. Kalan günler gün boyu yürüdük ve ulaşım aracı kullanmadık. Haliyle o günler çok yorulduk. Oyster Card sizi gün sınırlamasından kurtarır, istediğiniz zaman otobüse metroya atlayıp dönebilirsiniz. Bence alın.

Yemek için en hesaplı öneri sandviç ve hostelin mutfağı. Yalnız yaşayanlar veya yalnız gezenler bol olduğu için marketlerde tek porsiyon mikrodalga yemekler, sandviçler, dürümler vs. var. Gündüz gezerken öğle yemeği niyetine Tesco veya Sainsburry'den 1-2£'a sandviçler alabilirsiniz, gayet lezzetliler. Pret A Manger denen dükkanların da sandviçleri iyiymiş ama biz nedense hiç girmedik, her köşebaşında var. Fast foodçular da uygun bir seçenek, ancak menüler o kadar da ucuz değil, atıştırmak için 1£'luk hamburgerler falan var. Burger'da King Deal gibi kampanyalar iyi olabiliyor. Biz Chicken Cottage diye helal et yapan bir yerde yemiştik, değişik yerlerde şubeleri var ve tavukları güzel. Ama fast food yiyecekseniz fish&chips yiyin. Büfelerde ve publarda 6£ civarına bulunuyor. Restoranlar yemek için pek uygun değil ama biz Sofra diye bir Türk restoranına gitmiştik, menüler uygundu ve çok şık bir mekandı.

Hediyelik alışverişi için Camden pazarları oldukça hesaplı. Buralarda tişört, elbise, takı, resim ve değişik el işi ürünler de bulabilirsiniz. Piccadily'de souvenir shoplar var, öyle her yerde bulunmayabiliyor. Benim favorim ise museum shop'lar. Özellikle Museum of London ve Natural History Museum'un shopları harika. Tate Modern'in shop'u da müzenin içeriğini ürünlere oldukça yansıtıyor, modern sanatla ilgileniyorsanız bakmadan geçmeyin. Notting Hill ve Camden'daki pazarlara gitmeye çalışın. Yemek için Borough Market öneriliyor fakat biz açık olduğu günlere yetişemedik.

Londra benim hafızamda bir müzeler kenti olarak yer alıyor. Şehrin en önemli müzeleri geçici sergiler dışında bedava, isterseniz 3£ bağışta bulunabilirsiniz. British Museum, Tate Modern, Tate Britain, National Gallery, National Portrait Gallery, Museum of London, Natural History Museum, Victoria & Albert Museum ve Sir John Soane's Museum benim not aldıklarım. Bunların dışında Imperial War Museum ve Madame Tussaud's gibi önemli müzeler de var ama giriş ücretleri dolgun.

St. Paul katedralinin girişi 8.5£, ama her akşam 5'te Evensong dinletisi düzenleniyor, böylece içeriye bedava girebilirsiniz, ancak görebileceğiniz yerler sınırlı olacak, altara uzak oturuyorsunuz. Katedralin meşhur maketi ikinci kattaymış, onu da göremiyorsunuz. Gerçekten merak ettiğiniz bir mekansa para verip girin, ama bence Ayasofya veya Pantheon'dan daha etkileyici değil.

Sir John Soane's Museum çok beğendiğim bir müze oldu. Mimarlar, arkeologlar, ressamlar, sanat tarihçileri vs. ve öğrencileri mutlaka görmeli. Yalnız çok küçük bir mekan, yoğun olabilecek saatlerde sıra olabiliyor. Museum of London da ilginç ve sunumları çok kaliteli olan bir müze.Resimle ilgilenenler de National Gallery'yi mutlaka görmeli. 

Tate Modern, Herzog & de Meuron'un yenilediği binada ve iç mekanlar çok güzel. Ben eserlerle pek ilgilenmedim. En üst kattaki kafede manzara mükemmel. Cam kenarında oturup kahve vs. içebilirsiniz. Fiyatından korkmayın. Londra'da öyle Türkiye'deki gibi fahiş fiyatlarla kahve içmiyorsunuz, genelde vereceğiniz para 2£ civarında, 1.70 veya 2.30. Pub'larda da biralar 2-4£. Gece kulübü gibi mekanlar dışında bira ve kahve türevleri için herhangi bir pub veya kafeye girebilirsiniz.

Şehrin her tarafında kocaman yemyeşil parklar var. Memlekette güneş az göründüğü için her açık havada insanlar kendilerini parklara veriyorlar. Halkın Hyde Park'ı kullanımı bizi Türkiye'deki parklar hakkında oldukça düşündürdü.

Hava durumunu kontrol ederek gidin. Biz kışın ortasında gittik fakat şanslıydık ki hava çoğunlukla açıktı, sadece son 2 gün biraz yağmur yağdı. Yaz-kış yanınızda şemsiye olsun. 

Biz pek gece dışarı çıkan tipler olmadığımız için gece kulüplerine  gitmedik, hostelin barı ve mutfağında takıldık. Hostellerdeki muhabbetler ilginç dostluklara kapı açabiliyor. Biz neredeyse her gün hostelin mutfağındaydık ve çok farklı insanlarla gayet eğlenceli vakitler geçirdik. Gerçekten her yerde bulunamayacak özellikte insanlarla tanıştık.

Londra aslında çok pahalı bir şehir değil (orada yaşayacaksanız pahalı tabi), fiyatlar diğer Avrupa şehirleri gibi. Ama sorun burada paranın bizim paramızın 2.5 katı oluşu. Her harcadığınız parayı TL'ye çevirmeye kalkışırsanız hiçbir şey yapamazsınız. Eşitmiş gibi düşünün ama harcayacağınız parayı da önceden planlayın, bütçenize uymaya çalışın.

Biz orada kişi başı 250£ gibi bir miktar harcamışız, tabi bazı özel alışverişler yapanlar daha fazla harcadı. Uçak bileti 65€, vize 170 TL, Ankara'dan İstanbul'a gidiş dönüşü de katarsak toplam 1000 TL'den az bir paraya bir haftalığına Londra seyahati gerçekleştirmiş olduk. Herhangi bir acentanın 3-4 günlük Londra turları bundan daha ucuza gelmiyor. Pound değil de Euro bölgesinde bir yere gitseydik muhtemelen daha ucuza gelirdi (easyjet İstanbul'dan Basel'e de uçuyor, ayrıca turkish easyjetimiz Pegasus  da Avrupa'nın bir çok noktasına uygun fiyatlara uçuruyor). Konaklamayı beleşe getirirseniz bir akraba veya arkadaşınızda (ya da couchsurfing'te), çok daha az harcamış olursunuz. Tabi harcayacağınız para sizin gezme zevkinize göre de değişir. Biz genelde giriş ücreti olan yerlere girmedik, şansımıza girilecek müzeler de bedavaydı. Ulaşımdan tasarruf etmeye çalıştık ve yürüdük. Marketlerden alışveriş yaptık. İçkiyi de marketten alıp hostelde insanlarla içtik. Restoranlarda çok yemek yemedik. Hediyeliklere biraz fazla harcamış olabiliriz. Yine de çok pinti bir seyahat gerçekleştirmedik, tadını çıkarmaya baktık. Gittiğimize de çok memnun kaldık. En azından bu işin o kadar da zor olmadığını deneyimleyerek öğrenmiş olduk.

3 yorum:

  1. Merhaba, blogunu zevkle okudum. Bu yaz Interrail yapmayı düşündüğümden de yazılarından faydalanabildim. Ben de ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisiyim ve harç muafiyeti hakkında bir iki sorum olacaktı. Okul ne gibi gerekçeleri yeterli görüyor ve muafiyet alma işlemleri ne kadar sürüyor? Ya da en basitinden sizin gibi okul tanıtımı kaydı nasıl yapabilirim? Mail adresini bulamadığımdan buraya yazmak zorunda kaldım. Teşekkürler, kolay gelsin.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Deniz, bana ugurjan@hotmail.com adresinden ulasırsan daha detaylı cevap verebilirim. Okul, karsı taraftan alınmıs resmi bir kabul belgesi oldugu takdirde yeterli goruyor. Biz internetten Londra'da bazı mimarlık ve güzel sanatlar okulları bulduk, çoğunun open day'leri vardı. Rezervasyon yaptırıyorsun ama gelen cevap pek resmi olmuyor, yeterli gorulmesi bolum baskanı ve rektorlugun insiyatifine kalmıs. Vize icin resmi kabul belgesi gonderebilecek daha fiyakalı organizasyonlar olabilir belki, konferans ya da workshop gibi. Internette bulursun bence. İşlemler 2-3 gün sürer en fazla.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir anlatım olmuş. İki hafta sonraki seyahatim için notlarımı aldım, teşekkürler
    www.s8e0.wordpress.com

    YanıtlaSil

 
Free Hit Counter